KORE’YE GİDEN GEREDELİ BİR ASKERİN GÜNLÜĞÜ VE ŞİİRLERİ
Dr.
Abdullah DEMİRCİ
1. KORE SAVAŞI : Kore, Asya’ya ayak basmak için stratejik bir bölgeydi. II.Dünya savaşı müzakerelerinden sonra kuzeyi Sovyet, güneyi Amerika işgali altında olan Kore, fiilen ikiye bölünmüş durumdaydı. Güney Kore’de ve Japonya’da Amerikan kuveetlerinin bulunduğu göz önüne alınınca Amerika’nın stratejik açıdan kuvvetli bir durumda olduğu açıktı. Sovyetler, koministler Çin’de duruma hakim oluncaya kadar bu duruma tahammül gösterdiler. Fakat Çin 1949 sonunda kominist rejimin idaresi altına girince Sovyetlerin Asya’daki kuvvet pozisyonları iyice güçlenmiş oluyordu. Sovyetler’e göre Amerika’yı Asya kıtasından atmak zamanı gelmişti. Hem bu yapıldığı takdirde, Amerika’nın Japonya’dan da atılması kolaylaşabilirdi.
İşte bu sebeplerden dolayı Moskova’nın talimatı ile Kuzey Kore kuvvetleri 25 Haizran 1950 sabahından itibaren Güney Kore’ye karşı saldırıya geçti. Saldırının bütün sınır boyunca yapılması herşeyin önceden planlandığını gösteriyordu.
Bu açık saldırganlık karşısında Amerika Birleşik Devletleri, Birleşmiş Millet Anltşaması hükümleri gereğince Güney Kore’nin yardımına gönderilmek üzere çeşitli milletlerin askerlerinden meydana gelen fakat esas yükü Amerika’nın sırtlandığı bir Birleşmiş Milletler kuvveti teşkil etti. Bu kuvvet komutanlığına Amerikalı General MacArthur getirildi.
Türkiye, Birleşmiş Milletler kuvvetine bir tugaylık bir kuvvetle katıldı. Milli Mücadeleden beri muharebe alanlarına girmemiş olan Türk askeri, Kore Savaşı’nda gerçekte destan denebilecek kahramanlık örnekleri vermiştir. Kore’de akan Türk kanı ve Türk kahramanlığı, Türkiye’nin 1951 yılında NATO’ya alınmasında çok mühim bir rol oynamıştır.
1950 Haziran’ında başlayan Kore Savaşı 1953 Temmuz’unda Panmunjom mütarekesinin imzası ile neticelenmiştir. 2 yıl kadar süren mütareke görüşmeleri nihayet Sovyet lideri Stalin’in 1953 yılında ölmesi ve içerdeki iktidar mücadelesi dolayısı ile Sovyet Rusya’nın razı olması ile 27 Temmuz 1953’te sona ermiş, antlaşma imzalanmıştır.[1]
Antlaşmadan sonra Türk kuvvetleri bir süre daha Güney Kore’de kalmıştır. Günlüğün yazarı da bu dönemde Güney Kore’deki Türk Silahlı Kuvvetleri içinde görev yapmıştır.
2. GÜNLÜĞÜN YAZARI HAKKINDA BİLGİ : Bu Kore Savaşı sona erdikten sonra Kore’ye gönderilen askerlerden biri de Dörtyol’da askerliğini yaparken gönüllü olarak oraya gitmeyi isteyen Haydar oğlu Hüseyin Yılmaz’dır. 1932 yılında Bolu’nun Gerede ilçesinin Aktaş Köyü’ne bağlı Gölcük Mahallesi’nde doğan Hüseyin Yılmaz, askerliğini topçu çavuşu olarak yaparken evli ve 4 yaşında bir kızı var idi.
Hüseyin Yılmaz’ın 10 Haizran 1954 tarihinde İzmir’de gemiye binmesi ile başlayan Kore günlüğünün düzenli bir şekilde tuttuğu söylenemez. Yılmaz, gemi yolculuğunu ve Kore’deki bazı gözlemlerini kısa notlar halinde yazıya geçirmiştir. 6 Nisan 1973’te Ankara’da vefat eden yazarımızın bu notları, 15 Ağustos 1955’te yurda dönmesi ile sona ermektedir. Yazarın aynı defterde ayrıca gurbet ve hasret yüküyle yazdığı şiirler de bulunmaktadır.
Bu günlük ve şiirleri daktilo ederken yanlış yazılan kelimeler ve imla hataları tarafımızdan düzeltilmiştir.
3.
KORE GÜNLÜĞÜ :
10 Haziran 1954 : General Leroy Eltinge Amerikan askeri nakliye gemisi ile saat 10:00’da İzmir’den hareket.
11 Haziran 1954 : Ege ve Akdeniz’de seyir.
12 Haziran 1954 : Akdeniz’de seyahat ve sabah 08:00’de Port-Said’e varış. Saat 12:00’da Port-Said’den ayrılış. Süveyş Kanalı’nda seyir. Saat 17:00’da İçmaliye’yi uzaktan görüş ve Timsah Gölü, Büyük Acı Göl.
13 Haziran 1954 : Gece Süveyş Kanalı’nın ikinci yarısını geçip, Süveyş Körfezi’nde seyahat.
14 Haziran 1954 : Kızıldeniz’de seyahat ve saat 15:00’da Cidde’nin hizasına geliş. Gemide 4 rekat namaz kıldık. Mevlam kabul eylesin.
15 Haziran 1954 : Kızıldeniz’de seyahatimizin ikinci günü.
16 Haziran 1954 : Kızıldeniz’de üçüncü gün ve Yemen sahilleri karşısı.
17 Haziran 1954 : Aden Körfezi’nde seyahat.
18 Haziran 1954 : Aden Körfezi’nin sonu. Çokotra Adası ve Umman Denizi’nde seyahat.
19 Haziran 1954 : Hint Okyanusu’nda birinci gün. Gemide hastaneye yattım.
20 Haziran 1954 : Hint Okyanusu’nda ikinci gün.
21 Haziran 1954 : Saat 14:00’te Seyran Adası’nda Kolombo’ya varış. Bir gece Kolombo’da kaldık.
22 Haziran 1954 : Sabah saat 05:00’te Kolombo’dan ayrılış ve Hint Okyanusu’nda seyir. Hastanede 4 tane iğne vurdular. Daha çıkarmıyorlardı fakat tercüman asteğmene söyledim, öyle çıktım. Çok fena zayıflamıştım. Geminin havasını götüremedim.
23 Haziran 1954 : Hint Okyanusu’nda seyahat.
24 Haziran 1954 : Hint Okyanusu’nda seyahate devam ve Nikobar Adaları’ndan Malakka Boğazı’na giriş.
25 Haziran 1954 : Malakka Boğazı’nda seyir.
26 Haziran 1954 : Sabah saat 06:00’da Singapur’u uzaktan seyir ve Güney Çin Denizi’ne giriş.
27 Haziran 1954 : Güney Çin Denizi’nde seyahatin birinci günü. Borneo Adası kuzey kıyısı açıkları.
28 Haziran 1954 : Güney Çin Denizi’nde ikinci gün. Filipin Adaları hizası.
29 Haziran 1954 : Güney Çin Denizi’nde üçüncü gün. Filipinler sahilleri.
30 Haziran 1954 : Güney Çin Denizi’nde dördüncü gün. Formoza Adası doğusu.
1 Temmuz 1954 : Formoza Adası kuzeyi ve Doğu Çin Denizi’nde seyahat.
2 Temmuz 1954 : Doğu Çin Denizi ve Sarı Deniz’de seyahat.
3 Temmuz 1954 : Sabah saat 07:00’de İnCon Limanı’nda gemiden iniş ve seyahatin son günü. İnCon’da gemiden indik. Baktım, bizim Türk tugayından bandocular gelmişler, hemen şerefli bayrağımızı asmışlar. Bando çalmaya devam ederken kahraman arkadaşlarımız şimdi biz, yeni varan kahramanlara öncü olarak doğru istasyona götürdüler ve bizlere “Hoşgeldiniz kardeşlerim” darken memleketten haber soruyorlardı. Hemen tren geldi, bindik. Öğle yemeğini trende yedik. İki tane kutu verdiler. Birisini açtım, erik hoşafı çıktı. Birisini daha açtım; ondan da et yemeği çıktı. Ekmek yok, ekmeksiz yedik.
4 saat giderek, bir istasyona vardık. Baktım, Carvan cephesinde bulunan Türk topçu taburunun vasıtaları oraya gelmiş. Orada bir resmi geçit yaptık. Bizi hemen 1.Batarya’nın cemselerine bindirdiler. Yarım saatte bataryanın bulunduğu yere vardık. Orada bulunan kahramanlar yol boyunca dizilmişler, her birinin elinde fotoğraf makinesi, biz yeni varan kahramanların filmlerini alıyorlardı. Ve “Hoşgeldiniz arkadaşlar” diyorlardı. Biz de mahzun mahzun cevap veriyorduk. Rahmet de devamlı yağıyordu.
15 Temmuz 1954 : Tiyatroya ilk gittiğim tarih. Perşembe günü gittik. 3 tane Amerikan kızı vardı. İkisi sarı, birisi esmer idi.
24 Ağustos 1954 : Carvan cephesinden Munsanlı cephesine intikal ettik. 4 saatte geldik. Yerde ottan, taş bile görünmüyordu. Rahmet boyuna devam ediyordu. Çamur dizlerde idi. Topların mevzileri yok idi. Batarya kumandanımız Yüzbaşı .. İreç toplara yer gösterdi. Topumu, gösterdiği yere çamurdan zor götürdüm. Rahmet hala devam ediyordu. Yatacak yer yoktu. Amerikan cemseleri bizim cephaneleri götürdüler. Onlar da acele ediyorlar, “Boşaltın, gideceğiz” diyorlar. Zaten üzerimizde kuru yer kalmamıştı. Ceketleri çıkarttırdılar, bir atletle kaldık.
Rahmet hala devam ediyordu. Cephaneyi boşalttık. Akşama bir saat kalmıştı. Yatacak yer yoktu. Sivrisinekler (sokacak) adam arıyordu. Subaylar “Çabuk olun” diye zorlatıyorlardı. Eratın takati kalmamıştı. Ne çare ki, yatacak yer yoktu. Derhal çadır kurmaya başladık. 3 tane çadır kurduk, 1.5 saatte içine girdik. Çamur hakeza -görseydiniz- halimize acırdınız. O günümüze de Allah’ıma çok şükürler olsun. Akşam da 9-11 devriyeliğim vardı. Çok karanlık idi. Öyle zahmet çektimki bir Allah’ım bilir bir de kendim bilirim.
25 Haziran 1954 : Ertesi gün derhal inşaate başladık. Haziran’ın 20’sine kadar kazma kürek elimizden düşmedi. Ne yazık ki, çavuş idim. Allah’ım ecir versin. Er olana akşama kadar inşaat, gece de inşaat nöbeti -15 yerde nöbet yerimiz- vardı. Ne yazık ki, gönüllü gelenler, gönüllü geldiklerine pişman idiler.
O arada, Birleşmiş Milletler ordularının topçu taburlarıyla atış testimiz hala devam ediyordu. Allah’ımın inayetiyle testlerde iyi numara kazandık. Hayrette kaldılar. “Türk tugayının topçu taburu birinciliği aldı.” dediler. Hayrette kaldılar.
11 Kasın 1954 : Munsanlı cephesinde 11 Kasım 1954 Perşembe günü saat tam 09:00’da başıma bir kaza geldi. Nöbetçi çavuşu idim. Batarya, 3 topla tabor atışına gitti. Ondan istifade ederek kuyuya giderek bir bidon su doldurup getirdim. Çadırda sobanın üzerine koydum. Soba da iyi yanıyordu. Bayrağı çekmeye gittim. Aradan 2 saat geçti, geldim. Su öyle kızmış ki bidon patlama derecesine gelmiş. Hemen aldım, çadırın uç tarafına götürdüm. Biraz hava alsın diye kapağını az oynattım. Birdenbire kapak öyle fırladı ki, içerisindeki buhar ve sıcak su suratıma yapıştı. Neye uğradığımı bilemedim. “Eyvah yandım” dedim.Suratım büsbütün yandı. Hemen tabura koştum. Melhem sürdüler, hastaneye göndermediler. Bataryaya geri geldim. Yüzüm büsbütün soyuldu.
30 Nisan 1955 : Ramazan’ın 7’sinde nöbetçi çavuşu idim. Cumartesi günü 2.bataryanın mevzii değiştirme dolayısıyla kalktıkları yere .. yeri yapılmaya devam edildi.
1Mayıs 1955 : Her bataryadan onar kişi çalıştı. Pazar günü yapılması tamam oldu.
2 Mayıs 1955 : Pazartesi günü öğleden sonra şov kızları geldi. Seyrettik.
23 Mayıs 1955 : Pazartesi günü. Ramazan Bayramı’[namazı]nı bataryamızın camisinde kıldık. Allah’ım Kabul etsin. Batarya kumandanımız da bizle beraber namazını kıldı. Namazdan çıktık. Caminin önünde bir sıralı safta dizildik. Batarya kumandanımız bayramlaştı, gitti. İçtima oldu, yine geldi. Şeker ve sigara dağıttı. Dörder tane de çikolata dağıttılar. Sonra tabor 3.bataryaya toplandı. Tugay kumandanımız Kurmay Albay Hilmi Kıray geldi. Bayramımızı kutladı ve çok teşekkür etti. Yakında anavatana kavuşacağımızı söyledi.
24 Mayıs 1955 : Ramazan Bayramı’nda izinli 25 kişi Seul’e gitti. Bayram Pazartesi günüydü. Salı günü de izin bana çıktı. “Ben de gideyim, Kore’nin payitahtı [başkenti] Seul şehrini göreyim” dedim. 25 kişi gittik. 2 saatte vardık. Şehre girerken öyle fena bir koku var ki, insanı fena ediyor. Seul şehrinin içinde cemselerle bir saat dolaştıktan sonra garaja çektiler. İndik. Şehir çok kalabalık. Yüzde sekseni kadın, yirmisi erkek. Binaların duvarları kurşun yarası. Arabadan indik. Boysanlar hemen toplandılar. Biz de çarşının içine dağıldık. O geliyor. “Şakşi he biyes şikaşi şaksi, nambır van” diyorlar. Hepsine de “Kara” dedik.
Tarihsiz : Sayın vatandaşlarım sizlere Kore’nin ahvalinden anlatayım. Evvela ırzdan [namustan)]anlatayım. En fazla 15 yaşındaki kadınlar, kızlar şakşi olmuşlar. Nereye varsan şakşiden geçilmiyor. Bazıları para için, bazıları da ekmek için şakşilik ediyorlar.
Yani bunlarda haya denilen hiç bir şey yok. Ekseriyası koministliği üzerinde taşıyor. Karısı, kocası, kızına mamasanlık, papasanlık yapıyor. Bir boysan maiyetine 3-4 şakşi almış nerede ordugah var oraları gezdiriyor. Yani böyle böyle çok. Halis imansızlardır.
22 Haziran 1955 : Çarşamba günü. Saat 07:00’da Munsanlı cephesinden ve bataryadan son olarak ayrıldım. Bir üsteğmen, dört de er Seul şehrinde bulunan 101 numaralı hastaneye gittik. Orada bataryanın kampa çekileceği odaları teslim aldık.
Askerlik adresim şudur:
Çavuş Hüseyin Yılmaz No : 30727
Top Taburu 1.Batarya
Türkiş Armey Forces
Camet Tapa 5401 TOKİO-JAPAN
4.ŞİİRLERİ : Defterde yer alan şiirler ayrılık, vatan hasreti, askerlik vs. konularda yazılmış, bu duyguları dle getiren özensiz yazılmış, içten manzumelerdir.
Yurdunu Allah’a bırak, çık yola
Cenge deyip git ki, vatan kurtula
Böyle müyesser mi gaza her kula
Haydi kahraman asker uğurlar olsun
AYRILIK
İzmir limanını selamladı mendillerle askerler
Yaktı gizli bir ateş kalbimi için için
Her gönülde bir acı, her gönülde bir dert var
Ben de gözyaşlarıma yalvardım için için
Gözlerimin önüne hayalin yaklaşıyor
Hayalin yaklaştıkça vapor uzaklaşıyor.
VATANA ELVEDA
Vatanım benim,
Sevgisi içimde perçinlenen vatanım benim
Sakın incinip, darılma. Daha dün beraberdik, günler ne güzeldi
Bu ayrılık nereden geldi deme
Kore’de bir oyun oynuyor; açılmış perde
Kızılların boynunu vurup, geleceğiz
Vatanım
Çelik süngülerle düşmanı ezeceğiz
Elveda vatanım elveda, bu sevda başka
Sevda, yurt aşkı derler buna
İnan ki her şeyden önce senindir senin
Ne ise bütün varım
Her şeyden daha aziz, daha güzel vatanım
İstiklal Marşı ve şanlı bayrağın izi
Hatırlayıp sorunca bizi
O zaman de ki :
Dün dedesi yurt yolunda ölmüştü
Bugün torunu aynı yolun daha şereflisin düştü
Gerçi bu yol, Kore dağlarında bitiyor
Fakat benim gözlerimde istiklal aşkı
Türk vatanı tütüyor
Böyle söyle aziz vatanım, böyle de
Çünkü vatan olmayınca, hiç bir şey olmaz
KORE’YE DOĞRU
Geçtiğimiz deniz
Hint Okyanusu solumuza yaslanmış kocaman domuz
Gidiyoruz önceden gidenler gibi
Uzakta da olsa onlara tanıtırız kendimizi
Tarihlere bakın adımız geçer
Kahpe Çinlilere darbemiz yeter
Allah büyüktür yoktan halk eder
Şanlı tugayımız sarsılmaz azim ile Kore’ye gider
ŞİİR
Başımda kumandan göğsümde iman
Bakın tarihe Türk eri ne yaman
İspat etti bunu cihanda alem
Biz Türk eri yan bakanı ezeriz
Sulh için koşar cenk için gezeriz
Dedem Çanakkale’de oldu şehit
Öç almağa ant içtim Tanrı şahit
Savaş etmeye az kaldı vakit
Biz Türk eri yan bakanı ezeriz
Sulh için koşar cenk için gezeriz
Erim vatan içim atar yüreğim
Asırlardır bükülmedi bileğim
Karşıma çıkacak düşman göreyim
Biz Türk eri yan bakanı ezeriz
Sulh için Yaşar cenk için gezeriz
MEMLEKET RÜZGARI
Eser rüzgar burcu burcu kokarsın
Bu sendeki koku ne?
Her değdiğinden gördüğünden bir şey kaparsın
Güzel güzel gül gül olur esersin
Acaba değdin mi bizim dağlara
Bizim dağlar çiçeklidir karlıdır
Her yiğidi çifte çifte yarlıdır
Söyle rüzgar doğruyu söyle bu sendeki koku ne?
O bağlarında uçan kuşlar bizim dağın kuşu mu?
Ya almışsın ya çalışmışsın doğru mu?
Sarı mıydı mor muydu?
Söyle rüzgar söyle bu sendeki koku ne?
TÜRKİYE’YE VEDA
Türkiye sana ederken veda
Kulaklarımda inleyen seda
İsmini bana hatırlatsa da gözlerim
Yine seni arar güzel Türkiye
İzmir limanından bindik vapura
Açıldık Akdeniz boyuna
Onbirde uğradık Port-Said limanına
Bir daha görüşmek üzere
Elveda güzel Türkiye
KORE İÇİN
General Leroy gemisi götürüyor bizi
Varınca ezeceğiz o kominist yezidi
Dersini vereceğiz biz Birleşmiş Milletler
Birbirine bağlandı ondan gayrı devletler
Dünya hayret etti o bir avuç askere
Ölmedikçe bekleriz, istemeyiz teskere
Şifa oluruz Kore’de bekleyen dertlere
Biz bekleriz ölmedikçe, istemeyiz teskere
BİR NASİHAT
Derdimle kalemi aldım elime
Ne gelse yazarım garip dilime
Yar vurdu tekmeyi benim belime
Şimdi benim halim yaman dostlarım
Soyadıma bakıp gamsızlanmayın
El ne derse desin hiç inanmayın
Yar size can verse sakın kanmayın
Zehir eder hayatı aman dostlarım
Ben de zamanında yare inandım
Yalancıdır demedim sözüne kandım
Ne çare sonunda yürekten yandım
Dertli eder insanı cenan dostlarım
Benden bir nasihat aman kanmayın
Kadın şeytanıyla nare yanmayın
Aşk denen nesneyi sakın anmayın
Ah çeker sonunda aman dostlarım
KORE YOLUNDA
Kore’de yiğitlerin kanları akar
Nice analar yollara bakar
Dünya değirmendir boyuna döner
Nice ocaklar bu yüzden söner
Vatanımda kaldı o güzel dağlar
Evde ana babalar bizlere ağlar
Kafir Çin’in anası eşi
Köpekler gibi sürünür leşi
Türkler her yerde can verdi
Yirmiüç günde Kore’ye geldi
-----------------------------------------------------------------
Kore’ye gidiyoruz kahraman erler
Yıkılmaz sarsılmaz bize Türk derler
Din için harp etti çok peygamberler
Buna inanırız imanımız var
Çağırdılar bizi silah başına
Tanrım kuvvet versin Türk ordusuna
Sıdkıla koşalım düşman peşine
Atanın göğsünde nişanımız vardır
----------------------------------------------------------------
Sıtkı kutludur başımızda mendimiz
Çok yaşasın askerimiz ordumuz
Rusların kökünü kesmek derdimiz
İntikam alacak zamanımız vardır
Kızıl Çinlileri süngüye takarak
Böyle kahraman erlerimiz vardır
Yüzbin düşmanla etrafımız sarılsa
Verilen bir emirle çelik çemberler yarılır
Allah Allah diye süngüsüne sarılır
Alnımız açıktır
KORE HAKKINDA
Kore dağlarında ot kucak kucak
Ne bilsin caynızlar[2] Türkler basacak
Yağmur yerine mermi yağacak
Hele bir gezelim Kore dağını
Kore dağlarında devriye gezeriz
Caynızlar gelirse başını ezeriz
İnşaallah sulh olur vatana döneriz
Gelmişken gezelim Kore dağını
Talime çıkarken bir sevinç tuttu
Zalim kasaturam gözüme battı
Sılada sevgilim beni unuttu
Kardeş, bir gezelim Kore dağını
Sabah saat sekizde içtima olur
Nöbetçi çavuşu eratı bulur
Nöbetçi subayı tekmili alır
Hele bir gezelim Kore dağını
Kore dağlarının yalçın taşları
Üstümüzde dönen ecel kuşları
Nice şehit verdik din kardeşleri
Bir gezelim kardeş Kore dağını
Kore dağlarının hazımdır yazı
Ağlayarak aldım elime sazı
Sılada ağlıyor o körpe kuzu
Kardeş bir gezelim Kore dağını
Kore dağlarının yalçındır taşı
Dalgamızı bozan bizim yüzbaşı
Kore kızlarının incedir kaşı
Hele bir gezelim Kore dağını
Mete Yurdakul emir veriyor
Piyadeler süngü takmış yürüyor
İstihkamlar önde mayın döşüyor
Hele bir gezelim Kore dağını
Kore dağlarında kar bölük bölük
Vatandan ayrıldım ciğerim delik
Zaten ben olmuşum yaralı geyik
Hele bir gezelim Kore dağını
Kore dağlarına yağıyor dolu
Caynızlar kaçıyor şaşırmış yolu
Bunu söyleyen Mehmet’in oğlu
Hele bir gezelim Kore dağını
Saat onikide aldım nöbeti
Düşünerek yazdım onbir beyiti
Müjde arkadaşlar askerlik bitti
Bir gezelim kardeş Kore dağını
Kore dağlarının büyüktür taşı
Sığmadı vatana bu bükülmedi başı
Nice annelerin aktı gözyaşı
Kardeş bir görelim Kore dağını
Geldim Kore’ye baktım dört yana
Süremedim sefayı ben kana kana
Hakkını helal eyle ey garip ana
Hele bir gezelim Kore dağını
Kore’ye ilk adımı attım
Tatlı yüreğime avular kattım
Onun acıları yüreğimi yaktı
Hele bir gezelim Kore dağını
Kore dağlarına serdim postumu
Bilemedim düşmanımı dostumu
Bilmem babam memlekette hasta mı
Gelmişken gezelim Kore dağını
Kore’nin suları ilaçlıdır içilmez
Memlekette sular soğuk ondan geçilmez
Kanunlar ağırdır buradan kaçılmaz
Hele bir gezelim Kore dağını
Çok sıcaktır zalım Kore’nin yazı
Boynuma dolanan caynızın kızı
Hiç çekilmez subayların nazı
Kardeş bir gezelim Kore dağını
Caynızlar tel çitinden sızıyor
Subaylar da çavuşlara kızıyor
Nöbeti bırakıp erler kaçıyor
Bir gezelim kardeş Kore dağını
AĞLAMAYIN ANNELER
Kore’den nasip olur geliriz
Biz Türk’ün her bir huyunu biliriz
Sağlık olsun geriye döneriz
Ağlamayın anneler geriye geliriz
Bu sene Kore’ye bizden seçtiler
İlk cephede kanımızı içtiler
Süngüyü takınca Çinliler geri kaçtılar
Ağlama annem ben de gelirim
Ağlasana annem Kore’ye gideriz
Bir sene böyle harp ederiz
Siz orada ağlarsanız biz burada ne ederiz
Geliriz anneler bir geliriz
Garip başım Kore’de mi gidecek
Kahrolasıca Kore ne zaman bitecek
Ölmeyenler muradına erecek
Ağlamayın anneler can sağolsun
Kore’ye gidenler geri gelir mi
Vadesi yetmeyen insan ölür mü
Bunu Allah’tan başka kimse bilir mi
Ağlama anneciğim sağ olur gelirim
Emir yazıyorum daim alaya
İleri arkadaşlar çıkın kaleye
Kimi gelir kimi gelmez sılaya
Ağlama annem sağ olur da gelirim
Arkadaşım vuruldum akıyor kanım
Şerefli sancağım yüzlaşım beni
Kardeşim yanımda verince canı
Kader böyle imiş ağlama anne
Kore’ye gelmeye verdiler karar
Demirkırat, Halk partisi beraber
Yaşasın başkanımız, hakkımızı arar
Şehitler mezarını kazın Kore’ye
Ölene rahmet sağolsun sağlar
Annesi olanlar elbette ağlar
Babasız yavruları annesi neyler
Ağlamayın anneler sağ olur dönerim
Gizli söyleyin anneme kardeşime
Yanmasın bana yansa da ne çare
Bizlere mesken oldu zalim Kore
Ağlama anneciğim geri döneriz
Türk topları düşmanı ezer
Toplandı şehitler mezarım kazar
Şehit olanların mezarını yazar
Şehitler mezarın kazın Kore’ye
Düştüm kardeşler ben de şehit yoluna
Türk şanı için razı oldum ölüme
Şehit bayrağımı aldım elime
Ağlama anne ben de gelirim.
[1] Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Ankara 1983
s.454-455, İş Bankası Yayını
[2] Caynız : Gelişmemiş, zayıf insan
Çavuş Hüseyin Yılmaz Kore'de