GEREDELİ HALK ŞAİRİ
AŞIK NAZİF HAKANİ (1937-1999)
Dr.Abdullah Demirci
Merhum Aşık Nazif Hakani 10. 07.1937’de Gerede’nin Ulaşlar Köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Raif, anasının adı Arife’dir. İlkokulu köyünde o zaman üç sınıflı eğitmen okulu diye adlandırılan okulda okuyup, Gerede ilçe merkezindeki Ziya Gökalp İlkokulu’nu dışarıdan bitirerek diploma almıştır.
Şair 9.3.1965 tarihinde aslen Yunuslar köyünden Sare Hanımla evlenmiştir. Bu evlilikten 1’i kız, 5 çocuğu olmuştur. Bu çocuklardan Cenkaver (d.1968) ve Kemalettin (d.1981) bugün hayatta olup, diğer çocukları vefat etmiştir.
Ciyersizoğlu lakabıyla da anılan Aşık Nazif Hakani’nin asıl mesleği yapı ustalığı olup, her türlü inşaat işi ve taşeronluk da yapmıştır. Daha çok Zonguldak’da vee bir süre Ankara’da usta olarak çalışan şair, 1978-1981 yılları arasında ticaretle de uğraşmış, bir züccaciye dükkanı açmıştır. Daha sonra 1981 yılında Libya’ya işçi olarak gitmiştir. Aynı yıl Milli Güvenlik Konseyi’ne Danışma Meclisine üye olabilmek için müracaat etmiştir. (7.8.1981)
Her hangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmayan şair, 1994 yılında yeşil kart almış, ancak 21.12.1998’de Gerede esnaf odasına kaydını yaptırmıştır. Hakani 1.10.1999’da Zonguldak’da kalbinden rahatsızlanarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir.
ŞAİRLİĞİ
Şair, ilkokulu bitirdiği tarihlerde Kore Savaşı devam ediyordu. “ Tabi bu heyecanlı günlerde içim coşarak destanlar yazmaya başladım biraz devam ettim. Bana yeterli bir kazanç sağlamaması bakımından serbest meslek sahibi olarak piyasada çalıştım, seyyar satıcılık, inşaat taşeronluğu ve esnaflık yaptım” diyerek yaptığı işleri özgeçmişinde belirtmiştir.
Daha sonra şiir ve destanlar yazmaya devam eden şair, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından Hürriyet Gazetesi’nin düzenlediği destan yarışmasına katılmıştır.
İlk destanlarını 24 ay askerlik yaptığı Çorlu’da (1958-1959) yıllarında bastırmıştır. Bu dönemde” 12 Şubat 1959 Günü Cip Kazasında Ölen Yüzbaşı Mehmet Sağ’ın Ruhuna Sesleniş” ve “ Bekarlar Hakkında Bir Şiir Söyle Dedi( Aldı Ceylani)”, “Gurbet Elden Anneye Sesleniş” gibi destanlar yazmıştır.
Danışma Meclisine üye seçilebilmek için M.G.K’ya yazdığı dilekçesinde (1981) hayatı boyunca şiirle uğraşıp, Atatürk’ün kahramanlıklarıyla ilgili destanlar yazdığını belirten şair, özgeçmişini anlatırken şunları belirtmektedir: “ ...fakat gurbet elde (şiirlerimin ) çoğunu çaldırdım. Tabii benden fazla ona hasret olan varmış, nasıl olsa yazarı benim dedim, hoş gördüm”.
İstanbul’da bir süre saz kursuna gidip, saz çalmayı öğrenen Hakani, sanatçı olmak için 1971 yılında Ankara Radyosu’na başvurur. Fakat bir netice alamaz. Bu konuda özgeçmişinde şöyle der: “işini gören girebildi. Bundan sonra bendeniz yurdun her tarafını dolaştım, çeşitli olaylarla karşılaştım. Paralı zümrenin fakir zümreyi hiçe sayıp ezdiğini, küçüğün büyüğü tanıımadığını müşahede ettim”. Şairin bu dönemden kalan ve elektro sazla çalıp, doldurduğu amatörce bir kaseti mevcuttur.
Daha sonra, Kültür Bakanlığı, Milli Folklor Araştırma Dairesi’nin valiliklere gönderdiği genelge ile Halk Eğitim Merkezine başvurup kendini Kültür Bakanlığı Halk Kültürü Arşivine halk ozanı olarak kayıt ettirmiştir. Şairle ilgili dosya bu gün YB.86.0131 numarayla HAGEM Arşivinde bulunmaktadır.
Hakani’nin mevcut çok sayıda şiiri bu gün oğullarının elindedir. Bunları ileride kitap olarak yayınlamayı düşünmektedirler.
Hakani, ayrıca Atatürk’ün 100. doğum yılı münasebetiyle Kültür Bakanlığı’nın açtığı İstiklâl Savaşı konulu destan yarışmasına “Atatürk ve Türk İstiklâl Savaşı Destanı” adlı şiirle katılmıştır. Zamanın kültür bakanı Namık Kemal Zeybek’e şiir yazmış ve bakandan teşekkür yazısı almıştır. Başbakana adlı şiirinde ise o dönemin başbakanı olan Turgut Özal’a seslenmiştir.
21.12.1996 Tarihinde Bir Kalp Krizi Sonu Bolu İzzet Baysal Devlet Hastanesi’nde Tedavi Gören Aşık Nazif Hakani’nin Sayın İzzet Baysal’a Hitap Edişidir
İsmini yazdırsam ben tarihlere
Zahir olsun her yerde zihinlere
Zatını görmedim hayatta bir kere
Esenlik dilerim sana Baysal’ım
Tanısınlar seni çokça yerlerde
Batıdan doğuya tüm şehirlerde
Açıkça görülsün eserlerinle
Yardımlar boşuna gitmez Baysal’ım
Sayısız eserlerin büyük yerde
Asilzadeler var, bakın cömerde
Lazım senin gibi insan ülkede
Hakikat bayılır cana Baysal’ım
Alkışlar sanadır şehirde, köyde
Kamaşır gözleri kalmaz siperde
Aşıklar yazar seni şiirlerde
Niçin yazdın deme bana Baysal’ım
İnerim çıkarım baksam nelere
Okullar yapılmış düz tepelere
Ülkenin ihtiyacı önderlere
Kucaklarım seni son hürmetimle
************************************************************************
ŞAİRİMİZ NAZİF CEYLANİ BİR GÜN OTURURKEN “VAY BENİM HALİME NE TAPARIZ ŞU YALAN DÜNYAYA” DEYİP ŞUNLARI YAZIYOR:
Kardeş şu dünyanın akibi yalan
Var mıdır bunda ilk asırdan kalan
Punda işini yüksek yere salan
Belinde gitmez kötü yaran olur
Depme kapı deperler hem kapını
Tutup yıkarlar gülşeni, yapını
Bozarlar senin yolunu, hattını
Mal, mülk kalıp cümlesi viran olur
Malın mülkün kalır senden ellere
Sahipsiz mekan karışır sellere
Beyliğin ağalığın gelmez yere
Nüfustan künyeni bir soran olur
Sahip olur tatlı malına eller
İçinden çıkan zahirini yerler
Rahmetliğin malını yeriz derler
Anca yemekte seni soran olur
Sen dünyada iken incitme ferdi
İncitirsen sen de bulursun derdi
Bir çulu altına yetimler verdi
Bu kabirde yüzünde karan olur
Sen dünyada iken çalışıp işle
Haramı bırak helal azık aşle
Sevapla dolsun elindeki fişle
Yarın uhrada sana derman olur
Daim helalinden yiyesin peşin
Haram lokmayı çiğnemesin dişin
Helal paran ile yapılsın işin
Hem cennete girmeye sıran olur
Helal dane buğdayın hem ekilsin
Zaman gelince ekinin biçilsin
Dörtte biri misafirle yenilsin
Cennette gezmeğe bir harman olur
Nazif Ceylani der, bu benim halim
Harama gitmesin kendi misalim
Okuyup çalışıp olmalı alim
Her dertçe bize de ferman okur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder