Kardelen Dergisi – Sayı 105, Yaz 2020
Mülakât - İlkay Coşkun (Kardelen Dergisi)
SORU: “Eğitimimiz nasıl bir insan yetiştirmek istiyor? Bu yolda bir “İNSAN PLÂNI” var mı? Aile bu plâna göre kurulmuş ve yetiştirilmiş mi? Okul ona göre nizamlanmış ve donatılmış; müfredat ona göre hazırlanmış ve plânlanmış; öğretmen ona göre yetiştirilmiş; “okuma kitabı” başta bütün ders kitapları ona göre yazılmış mı? Eğitimimizin inançla, azimle ve istikrarla uyguladığı bir “İNSAN PLÂNI” var mı?”
Eğitimci Yazar Dr. Abdullah DEMİRCİ

Ailenin bir plan dâhilinde oluşturulduğunu söylemek güçse de her eğitim felsefesi aileyle uzaktan yakından ilgilidir. Amaç ister ifade edilsin ister edilmesin sağlıklı fertler dolayısıyla güçlü ailelerdir. Yönetmelikte, tüzükte, kanunlar aileyle ve aile planlamasıyla ilgili hükümler bulunabilir. Bunlar elbette aileyi korumaya yöneliktir. Biz bu anlamda bir aile planlamasından söz edebiliriz. Ancak aile örf, âdet ve geleneklerin hükmü altında varlığını devam ettirir. Türk eğitim sistemi aileyi ve ferdi elbette korumaya çalışmaktadır. Bunlar bazı durumlarda satırlarda kalsa bile teoride böyle bir amacın varlığından söz edilebilir. En azından insana aşılanmak istenen bir saygı hususu bile buna işaret etmektedir. Okul, eğitim sistemimizde laik prensiplere göre dizayn edilmiştir. Karma eğitim uygulanmaktadır. Eğitim programlarında ve müfredatta ailenin korunması, gelenek ve göreneklere saygı önemli bir konudur. Zaten çocuğun yetiştirilmesinden amaç onun devlete ve millete olduğu kadar aile fertlerine ve büyüklerine saygı içerisinde hareket etmesidir. Bu açıdan baktığımızda aileyi göz ardı eden bir eğitim anlayışından söz edemeyiz. Aileyi göz ardı etmek çocuğu yani ferdi kaybetmek demek olur. İmkânlar ölçüsünde ve şartlar izin verdikçe aile bireyleri eğitim öğretim çevresinde bulunur. Müfredatta aileyle ilgili değerler çocuğa sunulur. Ders kitapları da aşağı yukarı buna göre düzenlenmiştir. Tabi bunun ne kadar başarılı olduğu üzerinde uzun uzun tartışılabilir. Zaman geçtikçe bu hususta daha başarılı bir işleyiş ortaya çıkacağını düşünmekteyim.
Bir devletin insan planından her zaman söz edebiliriz. Genel anlamda bakıldığında insan planı olmayan hiçbir devlet yoktur. Fakat bizim eğitim sistemimiz, bireyin şahsî ve mânevî gelişimine pek fazla dâhil olmaz. Kişi talep ediyorsa ona saygı duyar. Namaz kılan için mescit, sâir ibadetlerle meşgul olmak isteyenler için imkânlar sunar. Bu Türk devlet geleneğinde hep böyle olmuştur. Bugünkü cemaatlerin içine düştüğü en büyük problem tornadan çıkmış insan modelidir. Bunlar mankurt gibi her denileni yapan, devlete ve millete hemen hiçbir yararı olmayan tiplerdir. Cemaatler bunu hedefler ve Türk milleti bundan çok zarar görmüştür. Devletin laik duruşu bunun büyük ölçüde önüne geçmeye müsait bir eğitim anlayışı sunar. Devletin insan planı çalışkan, dürüst, işini aşkla yapan, üreten, insanları aldatmayan, vatanına ve milletine sâdık bir anlayış üzerinden gider. Plandan kastedilen buysa evet devletin bir insan planı vardır. Ama kalıptan çıkmış insan modeli kast ediliyorsa işte orada devletin böyle bir insan planından söz edemeyiz.
Dr. Abdullah Demirci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder