18 Haziran 2019 Salı

Çanakkale Piyesi - Dr. Abdullah Demirci

ÇANAKKALE PİYESİ
SANCAKLAR DÜŞMEYECEK

(BİRİNCİ PERDE)


 (Perde kapalıyken Çanakkale marşı çalınır. Giderek perde açılır. Sahne hafif aydınlıktır. Sahnede Yüzbaşı, Teğmen ve Hüseyin Çavuş bulunur.)

Yüzbaşı                      - İşte böyle Hüseyin Çavuş. Çabuk, köyün her tarafına haber salın. Kaybedilecek zaman yok. Eli silah tutan genç, yaşlı kim varsa gelsin.(Kalkar, ayaklarını yarı bozuk bir şekilde toplar. )

Hüseyin Çavuş          - Başüstüne Komutanım. (diyerek  kapıdan çıkar.) Ali... Mehmet... (diye bağırır ve devam eder.) Haydi koşun. Acele milleti toplayın gelsinler. Yüzbaşının geldiğini söyleyin. Haber verin, koşun.

(Dışarıdan “Hemen gidelim, ötekilere de haber verelim” sesleri gelir.) 

Hüseyin Çavuş          - (İçeri girer ) Tamam Yüzbaşım, haber verdim. Birazdan herkes burada olur

 Yüzbaşı                     - Sağol Çavuş.

Hüseyin Çavuş          - (Yerine oturmak üzereyken birden doğrulur.)

Kusura kalmayın Yüzbaşım. Öyle şeyler anlattın ki, sormayı bile unuttum sizin garnınız açtır. Durun da ben bi yimek getirem.

Yüzbaşı                      -  (Oturduğu yerden kalkar) Yok, yok Hüseyin Çavuş. Az önce Yiğitler Köyü’nde yedik. Yalnız sen bi su getiriver. (Hüseyin Çavuş kapıdan çıkarken, Yüzbaşı gezinmektedir.)  

Yüzbaşı                      - (Teğmene dönerek...) Hasan... (Teğmen Hasan ayağa fırlar, esas duruşa geçer.) Günlerdir yollardayız. Günlerdir köy köy dolaşıyoruz. Yorulduk değil mi Hasan? Ama mühim değil. Bunu da başaracağız Hasan. Allah gittiğimiz hiçbir yerden boş çevirmiyor. Görüyorsun. Buradan da boş dönmeyeceğiz İnşallah. 

Teğmen Hasan          - İnşallah Komutanım. Ben bu köyün namını çok işittim. Balkan Harbi’nde Karacalı Koca İbrahim derler biri vardı. Hiç unutmam. Kahramanlığı ile orduya şevk verirdi. Şahadetine bütün asker ağlamıştı. Şimdi hatırladım da içim yandı Komutanım. 

Yüzbaşı                      - (Hüzünle) Şehitler, şehitler... Yaşayan ölüler. Ruhları Allah’ a yükselen büyük insanlar.

Hüseyin Çavuş          - ( Testi elinde içeri girer. Yüzbaşı ve teğmen otururlar. Su doldurduğu tası Yüzbaşıya uzatır.) Buyrun Komutanım.

Yüzbaşı                      - Sağolasın Çavuşum. Allah razı olsun. 

Hüseyin Çavuş          - Afiyet olsun.ü

Teğmen Hasan          - (Suyu içtikten sonra) Elhamdülillah. Aziz ol gardaşım. Gelmiş geçmişlerin canına değsin.

Hüseyin Çavuş          - Afiyet olsun Teğmenim.(Hüseyin Çavuş Testiyi kapının yanına koyar. Tası üstüne bırakır. Bu sırada dışarıdan ayak sesleri gelir ve heyecanla kapıyı açmaya yönelir.)

Mehmet                      -(birkaç arkadaşı ile içeri giren)Selamünaleyküm. Hoş geldiniz efendim.(diyerek Yüzbaşının elini öpmeye çalışır.Diğerleri de hoş geldiniz diyerek, Mehmet ’i takip eder.)

Yüzbaşı                      -(sevinç dolu bir tebessümle) Ve Aleykümselam. Hoş bulduk arkadaşlar. Geçin şöyle oturun.

(Mehmet  ve arkadaşlara uygun buldukları yerlere otururlar.Yüzbaşı cebinden saatini çıkartır, bakar ve Hüseyin Çavuşa dönerek.)

Yüzbaşı                      -Hüseyin Çavuş bu saatte de köylülerin hepsi köyde midir bilmem ki ?

Hüseyin çavuş           -(Güven dolu bir sesle) Sen merak etme Komutanım,gelenler bize yeter. Biz yarın bütün evleri dolaşır haber veririz.Emrini iletiriz. Dediğin gibi yaparız.Bunu endişe sayma .

(Dışarıdan yine ayak sesleri gelir.)Hüseyin çavuş kapıyı açar. En önde, bir bacağı yok bir ihtiyar ve birkaç delikanlı içeri girerler.)

İhtiyar                        -Selamünaleyküm.  Hoş gelmişsiniz evlat. 

Yüzbaşı                      - Ve aleykümselam.Hoş bulduk, Gazi dede. Buyur, şöyle buyur.( yanına yakın bir yere oturtur.)

(Herkes oturduğu yerden Yüzbaşının yüzüne merakla bakarken. Yüzbaşı da oturanların üzerinde tek tek göz gezdirir.)

Yüzbaşı                     -Kardeşlerim biz buraya çok mühim bir mesele için geldik.Günlerdir yollardayız.günlerdir hep böyle köy köy dolaşıyoruz.

Hüseyin Çavuş          -  Allah kuvvetinizi artırsın Yüzbaşım.

Yüzbaşı                      - Arkadaşlar dün balkanlarda Yunanın, Bulgar ın milletimize yaptığı zulmü hepiniz bilirsiniz.Binlerce kardeşimizin aç, susuz bırakıldığını , düşmanın kızıl süngüleriyle nasıl şehit olduğunu unutmamışsınızdır.

Mehmet                      -  (Ayağa kalkar) Unutur muyuz komutanım sen ne diyon ben şehit   
                                    babamın ve şehit kardeşimin intikamı ile yaşıyom.Ah...Ah o    
                                   düşmanlar... Allah’ım nasip etse      de intikamlarını alsam sen bilirsin  
                                   Allah’ım.

Ali                              -  Benimde babamı ve iki amcamı şahit etti Bulgarlar .

Cemil                          - Benim babam Moskof harbinde şehit oldu.Vasiyeti aha şuracığımda. Daha unutmadım.

Yüzbaşı                      -İşte kardeşlerim, düşmanlar gene aynı vahşetle bugün de saldırdılar.İngiliz gemileri (Parmağıyla ufku işaret ederek) Çanakkale ye davrandı.(bağırarak) boğazdan geçip devletimizi yıkacaklar.

Hüseyin Çavuş          - Allah korusun Yüzbaşım o nasıl söz.

Mehmet                      - Allah devletimize zeval vermesin.(Diğerleri de Allah Korusun diye iştirak ederler.)

Yüzbaşı                      - Arkadaşlar eğer düşmanlar devletimizi yıkarlarsa unutmayın ki dün balkanlarda yaptıklarını yine yapacaklar.Yine binlerce yavruyu yetim, binlerce anayı dul ve binlerce bacıyı himayesiz koyacaklar.Vahşice, alçakça zulmedecekler.Dün Selimiye camiine nasıl Çan taktılarsa, bugün de camilerimizi kapatıp kilise yapacaklar.

Mehmet                      - Allah korusun  yüzbaşım(diğerleri de buna iştirak ederler.Tansiyon yükselir, heyecan artar ara sıra kalkıp oturmalar göze çarpar.)

İhtiyar                        -  (Asasını  vurur ve hiddetlenir.)bunları ben yaşadım evlatlarım.Ben iyi bilirim düşman mezalimin...Düşman her zaman düşmandır. Hain ise her zaman ihanet içindedir.Ben gördüm bunları, iyi bilirim.(ihtiyar kopan bacağına bakar .bütün gözler ihtiyarın üzerindedir.)mühim değil evlat vatan sağolsun .

Yüzbaşı                      - (dolgun bir ifadeyle ) kardeşlerim şu an Çanakkale de bir  avuç kardeşimiz düşmana karşı savaşıyor. Ama düşmanın gemileri çok  cephanesi bol.oradaki kardeşlerimize yardım etmeliyiz.Bu devlet bizim devletimiz.Bu vatan bizim vatanımız. Şehit olanların yerini biz dolduracağız.Düşmanı Çanakkale’den geçirmeyeceğiz.Gerekirse kanımızla,kanımızla boğacağız.

Ali                               -(Ayağa kalkarak ,yumruklarını sıkar)Boğacağız komutanım.Hep hazırız.Öleceğiz,öldüreceğiz.Ama düşmanı Çanakkale’ye sokmayacağız.

Mehmet                      - (O da ayağa fırlar) Ben de  hazırım komutanım.Hem en ön safta çarpışacağım.Babamın tüfeğini kaç zamandan beri kullanmıyorum. Ne zamandan beri bu günü bekliyordum.Sen büyüksün Allah’ım.

(Kalabalık arasından,“ben de hazırım,ben de hazırım”diye bağırışmalar olur.)  

İhtiyar                        -Biz ne güne duruyoruz evlat.Benim de iki oğlum var.Onları bu günler için büyüttüm.Değil mi vatan söz konusu,değil mi namus söz konusu,değil mi iman söz konusu.O halde sen emret, hepimiz geliriz.    

Yüzbaşı                      -Allah hepinizden razı olsun.Sizde bu iman ,bu yürek bu azim gayret oldukça milletimiz yaşayacak,düşmanlar kahrolacak.

(Sahnedekiler hep birlikte      “Milletimiz yaşayacak, düşmanlar kahrolacak”diye bağırır)

Yüzbaşı                      -(Eliyle bir  istikamet göstererek )Kardeşlerim ;biz daha şu ilerdeki köylere ,diğer köylere gideceğiz .Haydi geç kalmayalım.

Hüseyin Çavuş          - İnşallahyüzbaşım hep geleceğiz.Ben bütün köyü toplar gelirim.

Yüzbaşı                      -İnşallah çavuşum Peki şimdilik Allahaısmarladık. Allah’a emanet olun,  arkadaşlar.

Mehmet                     -Güle güle yüzbaşım.   

Ali                              - Görüşmek üzere komutanım.   
                                                               
İhtiyar                       -Allah yardımcımız olsun.

            (Hep birlikte “Amin” diyerek kapıdan çıkarken perde kapanır.Çanakkale marşı çalmaya başlar.)  ( 1.perde sonu)                                                                                                 

(İKİNCİ PERDE)

            (Slayttan sahneye savaş manzaraları verilir.bir tarafta siper kuruludur.askerler bu siperde mevzii almış  vaziyetedir. Yemen türküsü çalınmaktadır.)

Hüseyin Çavuş          -(Yemen türküsünden etkilenir.) Alim, yiğit Alim şu kara talihe bak sen.Babalarımız Yemende, Dayılarımız amcalarımız  Balkanlarda, Dedelerimiz Aziziyede. Biz, bizde burda.

Ali                               -Ne diyem Çavuşum, ne diyem.

Hüseyin Çavuş          – Düşünüyorum da, dedelerimizin döktüğü kan kadar kan dökmedik.

(Mehmet’e döner, elini omzuna kor) Verdikleri  can kadar can vermedik  Mehmedim.

Mehmet                       - Doğru  söylersin Çavuşum. Dökmedik de , vermedik de. Ama onlara layık olacağız.

Hüseyin Çavuş          – Ah, ahh...Öksüzleri yetimleri  düşünüyorum. Binlerce bağrı yanık,                    

                                    Kucağında... 

Ses                              - ( Perde arkasından bir çocuk sesi)

                                   “Anne benim babam yok mu,nerde kaldı gelmedi,
                                    Gözlerimden akan yaşı,  el uzatıp silmedi,
                                    Ben büyüdüm, beni görüp muradına ermedi,
                                    Hep gidenler geldi ama , benim babam gelmedi,
                                    Hep yetimler güldü ama, benim yüzüm gülmedi.”

Hüseyin Çavuş          - ...Diye hıçkıran yavruları ile başbaşa, kalmış anaları düşünüyorum.

Mehmet                      - Ben de memlekette küçük bir yavru ve ihtiyar bir ana bıraktım.

Ali                               - Kim komadı ki Mehmedim.

            ( Bu sırada uzaktan top sesleri ve silah sesleri gelmeye başlar. Slayt savaş tabloları gösterir.)

Hüseyin Çavuş          - ( Silah sesleri sıklaşır.) Haydi aslanlarım. Koman yiğitlerim.
                                    Bildirelim haddini kafirin.( Bir müddet ateş sürdürülür. Silah sesleri
                                     hafifler.)Kardeşlerim  aylardan beridir savaşıyoruz. Bu savaşta kimi

            kardeşlerimizi açlıktan, kimi de kahpe düşmanların hain kurşunları ile şehit oldular.Din,devlet ve vatanımız yaşasın  diye. Namusumuz  kirlenmesin, bayrağımız,sancağımız  ebediyen dalgalansın,yavrularımız esir doğmasın diye şehit oldular.Şimdi ben sancağı layık olduğu yere dikmeye gidiyorum.

 Ali                              - Bende geliyorum çavuşum

 Hüseyin Çavuş         - Mehmet siz düşmanı oyalayın.Bizi koruyun

 Mehmet                     - Hakkını helal et çavuşum.(Siperdekiler daha yoğun ateş etmeye başlarlar)

            (Hüseyin çavuş ve Ali bir müddet ilerler ve sağa sola ateş ederler bu esnada Hüseyin çavuş vurulur.Allah diye bağırır ve yere düşer.)

Ali                               - Çavuşum,vuruldu çavuşum.(Hüseyin çavuşun yanına      
                                    gelir.Korunabilecekleri bir zemine Hüseyin çavuşu çeker.)

 Hüseyin Çavuş         - (Yaralı ve acı içinde kıvranarak)Ali...(Biraz daha bağırarak)Ali...Kardeşim Ali. Seninle şu an belki de son dakikalarımı yaşıyorum.Gün doğmadan neler doğar Ali. Düşmanın Çanakkale’den çekildiğini göremeyeceğim için üzgünüm. Ama bunu sizin başaracağınızdan eminim.Onun için de   müsterihim.

Ali                               - Yaşayacaksın çavuşum.Sen de kâfirin nasıl kaçtığını göreceksin.

Hüseyin Çavuş            – Ali... Hayatlarının baharında kara  toprağa kefensiz giren binlerce    

mehmetin, gökyüzüne yükselen seslerini duyuyorum. Cennettte şehitler sancağını görüyorum Ali’m. Oraya... oraya varmak istiyorum. (Acı içersinde kıvranır. Bu sırada Ali de kendini tutamaz ağlamaya başlar.)

Hüseyin Çavuş          – Dur, dur ağlama ağlamak zamanı değil. Dinle, dinle hele. Sana bir vasiyetim var. Babam Moskof harbinde şehit olurken yarasındaki kurşunu bana yollayarak oğlum, beşikteki oğlum bunu iki etsin demiş. (bundan sonra kelimeleri ikişer defa kısık kısık söyler.) iki etsin demiş. Tut, tut (Allah der, kendinden  geçer.) şu da benim... benim hayatıma... son verecek şarapnel parçası al, al bunu beşikteki yatan oğlum... oğlum Cihat’a bunu ver. (Ali alır, bakar ve cebine koyar) Ali ben babamın vasiyetini yerine getirdim... getirdim. Ben iki ettim... iki ettim. Oğlum... oğlum üç etsin.Üç etsin...Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluh.  (Hüseyin Çavuş şehit olur. Sahne ışıkları koyulaşır.)

Ali                               - (Ağlamasını sürdürür) Vasiyetini yerine getireceğim çavuşum. Çanakkale’yi düşmama dar edeceğim. İntikamını, intikamını mutlaka alacağım.

                               (Bu sırada ezan okunmaya başlar. Ali başını şehidin bağrına koyar. Bir eliyle de sancağı kavrar. Ezanın sonuna doğru ellerini havaya kaldırarak dua eder. Sahne iyice karartılır. Ali kendinden geçer .)

Ali                              - (Silah sesleri devam eder.) Arkadaşlar, Hüseyin Çavuş ve ondan 
                                   öncekiler bu sancağı düşürmemek için şehit oldular. Şimdi sancağın  
                                   hakkını vermek bize kaldı. Ben de sancağı tepeye dikmeye gidiyorum. 
                                   Düşmanı oyalayın beni koruyun. (Ali siperden çıkar, silah sesleri artar,
                                    bu arada vurulur ya Allah diye bağırır ve düşer.)

Mehmet                    - Ali... kahpeler Ali’yi de vurdular. Allahım şehitler kervanına o da 
                                  katıldı. Ali, kardeşim sen yalnız değilsin. Çanakkale semalarında
                                  Sancak ebediyyen dalgalanacak. Boğaz’ı düşmana dar edeceğiz.    
                                  (Mehmet siperden çıkar. Ali’ye yaklaştığı sırada vurulur ve düşer.)

Cemil                     - (O da siperden çıkar çıkmaz vurulur, dizlerinin üzerine düşer. Silahına  
                                 dayanarak kalkar. Elini sancağa doğru uzatırken dengesini kaybeder ve 
                                 düşer. Sürünmeye başlar.)  Öldürülsek de, kurşunlansak da Allah’ın adı
                                  yükselecek düşmeyecek sancaklar. (Tekrar düşer.) Ocaklar                                
                                  sönmeyecek, düşmannlar gülmeyecek, milletim yaşayacak. (Sancağa 
                                  biraz daha yaklaşır. Eliyle bir ucundan tutarak) Sancaklar...sancaklar
                                  (Düşer, son bir gayretle kalkar) Sancaklar... Sancaklar
                                  düşmeyecek.(Ruhunu teslim eder.)

                                 (Silah sesleri kesilir. Biraz sonra yüzbaşı ve yaralı olduğu halde teğmen 
                                 savaş mevkii ne gelirler. Çok duygulandıklarını belirtirler. Teğmen
                                 elindeki bayrağı şehitlerin üstüne örter. Yüzbaşı, sancağı öper ve
                                 selamlar. Fondan Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri’ne adlı
                                 şiiri okunur.)

Dr. Abdullah Demirci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder